İzleyiciler

16 Haziran 2017 Cuma

Park halleri

Ceylin Atik cinayetini duymuşsunuzdur.
:(
Yandık, kavrulduk.
Zaten paranoyak bir tarafım var, iyice kuşkucu, şüpheci ve korkak oluyorum bu haberlerle.

Prensler parka gitmeyi seviyorlar, bakıcı hanım çıktıktan sonra hazırlanıp gidiyoruz. Hem onlar hava almış oluyorlar hem iftar çabuk geliyor. Ankara'da 20.30 civarı gibi okunuyor ezan, zaman yaklaştıkça park da boşalıyor, tüm oyuncaklar bizimkilerin oluyor.
Bu akşam yine çıktık beraber, ilk durağımız salıncaklardı, yanyana sallandılar. Park oldukça boş, sadece yanımızda oyalanan bir ufak kız var, tahmini üç-dört yaşlarında. Annesi bankta oturuyor, kafayı tabletine gömmüş, küçük kız arada bir şeyler soruyor annesine, annenin cevaplar kısa kısa... Hmm... evet... hı hı...
Büyük prens, sallanmaktan sıkılıp spor aletlerinin olduğu tarafa gitmek istiyor, salıncakların olduğu yerden görünmüyor o taraf. Açıklamasını yapıp, izin veremeyeceğimi söylüyorum. Canı sıkılıyor, orayı görebilecek tarafa geçmemizi istiyor, küçüğün gönlünü yapıp salıncaktan iniyoruz. Bu arada koskoca parkta hiç çocuk yok. arada birileri gelip geçiyor, görüşü kesen ufak ağaçlar var, dolayısıyla oturduğun yerden her yeri göremiyorsun.
Tahterevallide oynuyoruz, kız arada yanımıza geliyor, kaydıraklara geçtiğimizde benimkilerle oynamaya başlıyor. Ben anneyi göremiyorum, dolayısıyla o da bizi göremiyor. "Ben varım ya, herhalde bana güveniyor" diyorum içimden, bunlar haha hihi oynarken bir bakıyorum, küçük kızın taytının ağ bölgesi önden arkadan ıslak. "Sen çişini mi kaçırdın?" diyorum, "hı hı" diyor. "Hadi annene git de söyle" diyorum, gidiyor.
Sidikli popoyla ne kadar kaydığını sorguluyorum o sırada. Benimkiler de peşinden kayıyor ya, içim bulanıyor, "amaan", diyorum, "eve gidince banyo yaptırırım." Birkaç dakika sonra yanımıza bitiyor yeniden, üstünde aynı ıslak tayt. "Annene gitmedin mi sen" diyorum şaşkınlıkla. Annesi, yanında yedek olmadığını söylemiş!!!
O sırada burnumuzun dibine bir kadın geliyor, parkta başka yer yokmuş gibi, oynayan çocukların dibinde çantasından çıkartıp bir sigara yakıyor. Carlasam haklıyım, kavga edecek gücüm yok, küçük prensi başka bir tarafa götürüyorum. O sırada yakalamacılık oynuyor ötekiler, geliyorlar bizim peşimizden.
Kızın annesinden uzaklaşıyoruz, arada bir o tarafa bakıyorum, gömüldüğü tabletten kafasını bile kaldırmıyor.
"Sigarasını tellendiren kadın acaba onun yüzünden gittiğimi anlamış mıdır" diye düşünürken yerlere takılıyor gözüm. Bir kaç kişi çekirdek sefası yapmış, özellikle çöpün yanında oturup, kabuğu yere atmayı daha uygun görmüş. Kaydırakların orada da böyleydi, yukarıda da, aşağıda da böyle. Niye uğraşacak yurdum halkı, elinde biriktirecek kabuğu, ayağa kalkacak, çöpe atacak...Oy oy oy, çok zor çok.

Derken malum annenin tablette yaptığı iş bitiyor herhalde, kızı aklına geliyor, bir bakıyor yok. Seslenmeye başlıyor, sesindeki endişeyi sezebiliyorum, "burdalar" diye bağırmak geçiyor içimden ama korksun istiyorum. Kaydırakların o tarafa gidiyor, kız yok. Oraya bakıyor, buraya bakıyor, yok. Beni görüyor sonra uzaktan, bağlantıyı kuruyor herhalde kuş beyni, yanıma yaklaşınca görüyor çocuğunu, rahatlıyor.
Çocuğa kızıyor sonra, seslendiğinde niye cevap vermemiş. La havle.
Gidiyorlar.
Bir tarafım hakaretler yağdırıyor kadına, diğer tarafım "belki problemleri vardır" deyiveriyor. Bunalımdadır, hastadır falan. Uzaktan uzağa yadırgamak yerine, gidip konuşsa mıydım? "Bak daha yeni ayağa kalktı ortalık, sen dünyadan bihaber, bu çocuğu alsa biri götürse ruhun duymayacak" dese miydim? "Sen kim oluyorsun" derse ne diyecektim? Benimle kavga etseydi de, biraz uyanık olsa mıydı. Acaba ben mi aşırıyım? Ama ortada olaylar var, pislik kötülük kol geziyor.

Parktan çıkıp, fırına gidiyoruz. Kuyruğa girip sıcak pide alıyoruz. Marketten de tereyağ, peynir. İftar ziyafete dönüyor. Aklımda deli sorular var, kovalıyorum onları. Gündemi de kovalıyorum. Yanan canları, ölen yavruları, şehitleri, ülkem üzerinde oynanan oyunları getirmemeye çalışıyorum aklıma. Ezan okunuyor. Huzur diliyorum Allah'tan. Bir de evlatlarımı ve kendimi koruyacak güç. :(

1 Haziran 2017 Perşembe

Bir sürpriz...



Bir kapı çalar,
Bir kargo gelir, çocuk heyecanıyla paket açılır, 
içinden çıkan hediyelerin sevinciyle yedi yaşına iner koca kadın.


İçimde duyduğum mutluluğu, misliyle yaşamanı diliyorum Handan'cım. 
Seni tanımak ne güzel şans,
Ne mutlu eşine, çocuklarına ve tüm sevdiklerine ...